KentKonseyleri, Türkiye’ye özgü bir yapılanmayla, merkezi yönetimi, yerel yönetimi ve sivil toplumu bir ortaklık çerçevesinde bir araya getiren “yönetişim” mekanizmalarıdır.

“Yerel yönetişim”in en somut ve başarılı örneklerinden birini sergileyen Kent Konseyi uygulamasını
kendi kentlerinde yaşama geçirmek üzere harekete geçen yerel ortakların, Kent Konseyi’ni kentin tüm örgütlü ve örgütsüz kesimlerini temsil edebilecek bir yapıda oluşturmaya özen göstermeleri önerilmektedir.

Kent Konseyi’nin YG-21 sürecindeki konumu, yerel ortakların kent yönetimine katılabileceği, “çözümün parçası” olabileceği bir yerel demokrasi platformu işlevini görmekle sınırlı değildir. Kent Konseyi’nin oluşturulması, aynı zamanda, ilgili kentte uzun soluklu bir değişim ve gelişim sürecine adım atılmasını da beraberinde getirmektedir

YG-21 süreci bağlamında, “kentine sahip çıkma”, “aktif katılım” ve “çözümde ortaklık” ilkelerinin üstünlüğünde, kentleri sürdürülebilir geleceğe taşıyan bir “ortaklık modeli” olarak tanımlanan Kent Konseyleri, yerel düzeyde demokratik katılımın yaygınlaştırılmasını, hemşehrilik bilincinin geliştirilmesini, çok-aktörlü ve çok-ortaklı yönetim tarzının benimsenmesini sağlamaktadır.

Kent Konseyleri’nin işlevleri, bir yandan ilgili kentin “sürdürülebilir kalkınma” önceliklerinin ve hedeflerinin saptanması, ortak bir kent vizyonu oluşturulması, temel stratejilerin ve eylem alanlarının belirlenmesi gibi, üzerinde toplumsal uzlaşma sağlanması gereken konuları, diğer yanda da uygulamaya dönük olarak, almış olduğu tavsiye niteliğindeki kararların, başta Belediye olmak üzere, ilgili kuruluşlarca benimsenmesi yönünde çaba gösterilmesi, yerel eylem planlaması sürecinin yürütülmesi, benimsediği eylem planlarıyla tutarlılığını sağlamak amacıyla yerel politikaların, kararların ve eylemlerin izlenmesi gibi, sorumlulukların ortaklar arasında dengeli bir şekilde paylaşılmasını gerektiren konuları kapsayan uzun bir liste oluşturmaktadır.

Üyelik ile ilgili önemli noktalar; Kent Konseyleri’nin, genelde “kurumsal üyelik” temelinde yapılandığı ve doğal üyeler dışında, bireysel üyeliğe kapalı tutulduğu görülmektedir. Bu uygulamanın yaygınlaşmasında, “temsil” konusu önemli bir rol oynamaktadır. Kent Konseyi’nin ortakları arasında yer alan kuruluşları temsil etmek üzere Konsey’e katılan üyeler, kendisinden başkasını temsil etmeyen bir bireysel katılımcıyla “aynı oy ve söz hakkı”na sahip olmaya sıcak bakmamaktadırlar. Çok küçük ölçekli olması veya yerel koşullar nedeniyle, örgütlü temsilin zayıf bir görünüm sergilediği bazı kentlerdeki Kent Konseyleri, kurumsal temsil ile bireysel üyeliğe de açık olmakla birlikte, daha büyük ölçekli kentlerde “kurumsal katılım” ön plana çıkmakta ve bireysel katılım, Çalışma Grupları’na yönlendirilmektedir.

KENT KONSEYLERİNİN TÜZEL KİŞİLİĞİ OLMALI MI?

Kent Konseylerinin tüzel bir kişiliğe kavuşturulması tercih edilirse; Vakıf, dernek, kooperatif gibi seçeneklerin kolaylıkla “uygulanabilir” olması, Kent Konseyi’nin sürdürülebilirliği açısından yeterli değildir. Bunun, kuruluş amacına uygun işlemesine ve Konsey’in tüzelkişiliği olmamasından kaynaklanan dar boğazların aşılmasında yardımcı bir yapı işlevini görmesine özen gösterilmelidir. Destek amacıyla oluşturulan bu tüzelkişiliğin, Konsey’in “önüne” veya “yerine” geçerek, bu katılımcı platformu işlevsiz kılmasına izin verilmemelidir.

MECLİSLER VE ÇALIŞMA GRUPLARI,

Kent ölçeğindeki katılımcı platformlarla bağlantılı olarak, Çalışma Grupları, YG-21 süreçlerinin öncelikli konularına ve sorun alanlarına yoğunlaşarak faaliyet göstermektedirler.

Çalışma Grupları’nın hangi başlıklar altında oluşturulacağı belirlenirken, bir hareket noktası olarak, Gündem 21’deki konu başlıklarından ve başta BM Binyıl Bildirgesi olmak üzere, uluslararası topluluk tarafından benimsenen belgelerdeki öncelikli konulardan yararlanılabilir. Bununla birlikte, Çalışma Grupları, her kentin kendi öncelikli konularına yönelecek şekilde oluşturulmalıdır.

Çalışma Grupları, gönüllü katılımcıların arada sırada bir araya gelerek, karşılıklı görüş alışverişinde bulundukları bir platform değil, YG-21 süreci kapsamında genel nitelikli ve sektörel eylem planlarının hazırlık sorumluluğunu üstlenerek çok önemli bir işlevi yerine getiren katılımcı mekanizmalardır.

Hangi ad altında görev yaparsa yapsın, Çalışma Grubu temsilcisi, bir “baş yönetici” veya “eşitler arasında birinci” konumunda olmamalı, ilgili grubun sürekliliğini ve koordinasyonunu sağlayıcı ve “kolaylaştırıcı” bir rol oynamalıdır.

YG-21 Kadın Meclisi, başta Gündem 21 ve Pekin Eylem Platformu olmak üzere, Rio’dan Johannesburg’a uzanan küresel zirvelerde benimsenen eylem planlarında ve BM Binyıl Bildirgesi ve BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) başta olmak üzere, diğer uluslararası belgelerde yer alan kadınlara yönelik hükümlerin yerel düzeyde yaşama geçirilmesini sağlayacak en elverişli konumdaki platformdur.

Kadın Meclisi, Kent Konseyi ile benzer çizgilerde, kentteki tüm paydaşları (ancak, bu kez örgütlü ve örgütsüz kadınları ve ilgili kuruluşları kapsayacak şekilde) bir “ortak çatı” veya “şemsiye” altında buluşturan bir platform niteliğini taşımalıdır. Bu özelliğiyle Kadın Meclisi, kadın çalışmaları yürüten sivil toplum kuruluşlarını ve bu tür kuruluşların kendi aralarında oluşturdukları dayanışma platformlarını bu “ortak çatı” anlayışıyla bünyesinde toplamakla birlikte, kendisi bir “sivil toplum kuruluşu” değildir. Buna bağlı olarak, Kadın Meclisi, kendi şemsiyesi altında buluşan kadın örgütlerinin işlevini devralmaya veya “yerine geçmeye” çalışan ya da kendisini bir “üst örgüt” olarak görerek, bunlar adına hareket etmeyi hedefleyen bir yapı olarak da görülmemelidir.

Kadın platformunun, “Meclis” gibi oldukça iddialı ve temsil niteliği ağır basan bir yapıya dönüşebilmesi için, yalnızca geniş bir katılımı hedeflemesi yeterli olmayacaktır. Bu bağlamda, Kadın Meclisi’nin kimlerden oluşması gerektiği sorusuna, kentteki farklı kesimlerden gelen ve özellikle örgütsüz kadınlara nasıl ulaşılacağı, kadın konusunda çalışan sivil toplum kuruluşları ile ortak bir çatı altında nasıl buluşulabileceği ve kendisinden beklenen işlevlerin üstesinden gelebilmek için Meclis’in nasıl yapılanması ve işlemesi gerektiği gibi soruların da eşlik etmesi gerekecektir.

YG-21’in 25. Bölümü’nde, “Dünyanın her yerindeki gençlerin, kendilerini ilgilendiren alanlarda karar verme süreçlerine, bugünkü yaşamlarını etkilediği ve gelecekleri için de uzantıları olacağı için, her düzeyde katılmalarının sağlanması, zorunluluktur” ifadesi yer almaktadır.

BM Johannesburg Uygulama Planı’nın 170’inci paragrafında, gençliğin katılımını teşvik açısından kurulması ve desteklenmesi öngörülen yerel gençlik konseyleri önerisi, uluslararası topluluk tarafından, Türkiye’deki YG-21 Gençlik Meclisleri örneği dikkate alınarak getirilmiştir.

Kadınların karar alma süreçlerine katılımında olduğu gibi, gençliğin katılımı da, hareket alanı daha kısıtlı olan bir Çalışma Grubu veya benzeri bir yapılanmanın sınırları içerisinde kalması mümkün olmayan, diğer tüm yapı ve süreçlerle doğrudan bağlantılı ve yatay geçişli bir konudur.

Gençliğin, bir yandan kendisini doğrudan ilgilendiren konulara ve sorun alanlarına odaklanacak şekilde örgütlenirken, diğer yandan da gençlik ile doğrudan bağlantılı gözükmeyen konulardaki karar alma süreçlerinde yer alarak, kendi geleceklerini biçimlendiren kararların yalnızca “mirasçısı” değil, aynı zamanda “mimarı” da olması gerekmektedir. Birbirini tamamlayan ve iç içe geçmiş bu ikili işlevi kapsamında gençlik, birçok Çalışma Grubu’nun ilgi alanına “hedef kitle” olarak doğrudan girerken, diğerlerine de yerel karar alma sürecinin “vazgeçilmez bir ortağı” sıfatıyla dahil olmaktadır. Bu özel konum, belirli bir yaş grubundaki gençler tarafından, yalnızca gençliğin sorunlarını değil, gençliğin bakış açısını da tüm katılımcı platformlara taşıyacak ve sesini duyuracak Gençlik Meclisleri’nin oluşturulmasını gerekli kılmaktadır.

Gençlik Meclisleri, yerel karar alma süreçlerine gençliğin gereksinimlerini ve beklentilerini yansıtan yeni bir bakış açısı getirmekle kalmayarak, diğer yerel ortakların da gençliğin katılımı konusundaki bilinç düzeyinin ve duyarlılığının gelişmesine önemli katkılarda bulunmaktadır.

YG-21 Ulusal Gençlik Parlamentosu tarafından benimsenen ortak metinde Gençlik Meclisi’nin, “15-25 yaş arasında, dil, din, ırk, kültür, etnik köken, sınıf, cinsiyet ve eğitim farkı gözetmeksizin, kentte yaşayan tüm gençleri kapsayacağı” belirtilmektedir.

YG-21 Programı’nın ortakları arasında yer alan farklı büyüklüklerdeki ve özelliklerdeki kentlerin büyük çoğunluğunda, YG-21’in ifadesiyle, “Özel İlgi Grupları” üzerine odaklanan çalışmalar yürütülmekte ve bu bağlamda, çocuklar, “kıdemli hemşehriler” ve engellilere yönelik özel katılımcı platformlar oluşturulmuş bulunmaktadır.YG-21 kentlerinde Çocuk Konseyleri veya benzeri adlarla oluşturulan platformlar, başta “Dünya Çocuk Hakları Sözleşmesi”nin yerel düzeyde yaşama geçirilmesi olmak üzere, farklı kesimlerden çocukların temsil edilmesini, ilgili sorunlarının gündeme getirilmesini ve çözüm aranmasını ve çocukların yerel karar alma sürecine etkin olarak katılmalarını hedeflemektedir.

Engellilere yönelik olarak oluşturulan platformlar da ilgili YG-21 süreçlerine önemli katkılarda bulunmaktadır. Bu platformlar, engellilerin toplumsal yaşama “engelsiz” olarak katılabilme hedefi doğrultusunda, kendilerine özgü sorunları, beklentilerini ve çözüm önerilerini diğer ortaklarla paylaşabildikleri bir ortam sağlamaktadır. Özellikle engellilerin kent yaşamında karşılaştıkları günlük sorunların çözümüne yönelik çalışmalar üzerinde yoğunlaşan bu platformlar, yerleşmelerin ve binaların tasarımda bütünleştirici, ayrımsız bir işleyişin sağlanması, toplumun tümü için engelsiz mekanların oluşturulması, mevcut fiziksel çevrenin dönüştürülmesi, yeni uygulamaların engelli ve yaşlıların gereksinimlerine göre tasarlanması, bu konudaki standartların belirlenmesi ve stratejilerin saptanması, engellilerin toplum içerisinde eğitim ve üretim kapasitelerinin geliştirilmesi ve toplumsal yaşam içerisinde daha fazla yer almalarının sağlanması hedeflerine yönelik işlev görmektedir.

Bazı YG-21 kentlerinin öncülüğünde, “nesiller-arası diyalog”, “yaşlılar haftası”, “engelsiz yaşam” ve benzeri girişimlerle, çocuk ve gençlik platformları ile yaşlılara ve engellilere yönelik platformlar arasında çok anlamlı bağlar oluşturulmaktadır.

MAHALLE ÖRGÜTLENMESİ

Yerel Gündem 21 süreçlerinin kurumsallaşması ve sürdürülebilirliği açısından, en geniş şekilde katılım sağlanması ve tüm belde halkı tarafından sahiplenilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu konudaki başlıca dayanaklarından birini, mahalle ölçeğindeki çalışmalar oluşturmaktadır.

Yerel karar alma süreçlerine ve mekanizmalarına en geniş ölçüde katılımın sağlanması ve belde halkının “kenarda” kalan kesimlerinin de YG-21 süreçlerine etkin olarak dahil edilmesinin en uygun koşulları, mahalle ölçeğinde bulunabilmektedir.

Genelde, Kent Konseyleri’nin geniş “temsil” kapasitesine ve başta sivil toplum kuruluşları olmak üzere, örgütlü paydaşların etkin katılımına rağmen, belde halkının örgütlü olmayan geniş kesimlerine ulaşılmasında ortak bir sıkıntı çekildiği görülmektedir. Bu bağlamda, önemli ölçüde komşuluk ilişkilerine ve kişisel tanışıklığa dayalı, bireylerin kendi günlük yaşamlarını etkileyen kararların alınmasına doğrudan katılabildiği, “birinci basamak yerel yönetim” niteliğindeki mahalle ölçeğinde katılımcı yapıların oluşturulması, büyük önem taşımaktadır.

Yerel yöneticilerin ve muhtarların desteği ve katılımıyla yürütülen mahalle çalışmaları, mahalle sakinlerinin yaşadıkları mekana ve kente sahip çıkma duygusunun ve “kentlilik” bilincinin gelişmesine, kentsel haklarını ve sorumluluklarını daha iyi anlayabilmelerine, uygulamasına doğrudan katılabilecekleri ve sorumluluk üstlenebilecekleri projeler geliştirilmesine, kendi yönetimlerine doğrudan katılabilecekleri yapılar ve süreçler geliştirilmesine ve bunlara bağlı olarak, demokratik ve etkin bir mahalle yönetimin oluşturulmasına katkıda bulunmaktadır.

Mahalle ölçeğindeki katılım, Mahalle Forumu biçiminde oluşturulan dönemsel birlikteliklerden, Mahalle Meclisi biçiminde örgütlenmiş yapılara kadar uzanan bir çerçevede gerçekleşirken, Kent Gönüllüleri Evleri ve benzeri adlarla oluşturulan çok-işlevli merkezler çevresinde de örgütlenebilmektedir.

Başta İskandinav ülkeleri ve İngiltere olmak üzere, dünyada birçok ülkede benzerleri görülen Mahalle Meclisleri ve Kurulları, yerel demokratik yönetimin ve örgütlenmenin en gelişmiş örnekleri olarak görülmektedir. Yerel yönetim ile mahalle halkını yaklaştırarak halka yakın bir yönetim yaratabilen bu kurullar, mahallenin öncelikli sorunlarının ele alındığı bir platform olmanın yanı sıra, mahalle halkının şikâyet ve başvurularının ve yerel anlaşmazlıkların çözüme kavuşturulduğu bir tür halk hakemliği (ombudsman) işlevi de görmektedir.